5 Aralık 2011 Pazartesi

Hastalıklar ve tedavileri



Yörede, geleneksel olarak Ocaklıların tedavi ettiği hastalıklar ve tedavi şekilleri şunlardır:

1. Ağrılar-Sızılar: Başım çatlayacakmış gibi ağrıyor, belime çivi saplanmış gibi bir ağrı girdi diyenlere, birisi ucu sivri bir bıçak alır, hastanın yanına sokulur. Acımasızca hastanın ağrıyan yerine bıçak saplıyormuş gibi yapar. Baş ağrılarına karşı çiğ patates dilimlenir, tuzlanarak, başa sarılır.

2. Arpacık ve Siğil: Yörede, arpacık en yaygın olarak "İt dirsek" şeklinde bilinir. Arpacık göz kapağında çıkan bir sivilcedir. Bu hastalık karşısında "Ocaklı" denilen kimselere gidildiği de görülür. Siğiller ise ellerde çıkan bir hastalıktır. Ocaklı elde veya gözde bulunan siğil sayısınca hastadan buğday isteyerek Çarşamba günü gelmesini söyler. Ocaklı her buğdaya besmele ile kırk defa İhlâs suresini okuyup buğdayları bıçakla, tahta ile veya havanda demir ile ezerek bir bezin içine koyar. Bu bez su akan bir yerde, suyun altındaki toprağa gömülür. Buğdayların çürümesi ile hastalığın geçeceğine inanılır.

İt dirseği olan kişinin yüzü yere yatırılır, gözünün üstüne bir ekmek konur. Bir köpek getirilerek bu ekmek gözün üstünden aldırılırsa it dirseği iyileşir, yok olur.

Elinde siğil olan kişi ilkbahar mevsiminde bir incir ağacından kopardığı yaprağın sütünü siğillerin üstüne sürerse siğiller iyileşir.

3. Bronşit: Bronşit olan küçük çocuklar için keten tohumu ezilerek sütle pişirilerek çocuğun göğsüne ve sırtına sarılır.

4. Çıban: Yüzü çıbanlarla dolu bir kişinin yüzüne karşı birisi çakmağına çakarak “Atmış, yetmiş, çıkmış gitmiş!” derse yüzdeki çıbanlar iyileşir. Hoca bir çıbanın üstüne okur ve püüüh! diye tükürürse çıban iyileşir, yok olur.

5. Felç: Halk arasında felç hastalığına “Nüzul” denir. Felçli hastaya bir Cuma günü, okunan ezan ile verilen selâ arasında bal yedirilirse felçli hasta iyileşir.

6. Göğüs şişmesi: Çocuk sütten kesilince genellikle annelerin göğüsleri şişer. Bu durum karşısında asma yaprağı tuzlanarak göğüsün üzerine konulur. Yaprak sütü yakar, göğüs ağrısını geçirir. Eğer normal zamanda göğüs şişerse göğüs lavaboya sarkıtılır ve üzerine tarak sürülür. Böylece şişlik lavabodan akıp gider.

7. Göz Hastalığı: Bir insana göz akı inince, bir kör kuyudan alınan su göze damlatılırsa inen göz akı kaybolur.

8. Kırık ve Çıkıklar: Kırık ve çıkık işlerine bakan kimselere "Kırıkçı-Çıkıkçı" denilmektedir. Bu ad babadan oğula, anadan kıza aktarılan bir eğitim içinde gerçekleştirilir. Bu geçişte Ocaklı, aile dışından birisi olacaksa bu yeni adaya el verilir. Kırıklarda; sabun rendelenerek yumurta ile "Lök" veya "Yumurta Lökü" denilen ilaç yapılır ve bu ilaçla kırık bölge sarılır. Bu sargı yaklaşık bir hafta kaldıktan sonra iyileşme olup olmadığı anlaşılır. Çıkıklarda ise, çıkık kısım ovularak ve çekmek suretiyle yerine getirilir. Kırıkta olduğu gibi buna da "Lök" sarılır. Sabun ve yumurta karışımı donunca alçı görevini yapar ve kırık bölgenin bilinçli veya bilinçsiz hareket etmesini önler. Bu tedavi şekli gerçekçi, akılcı yöntemlerle deneme-sınamaya dayanmaktadır.

9. Kuduz: Kuduz hastalığından korunmak için dağlama (parpılama; demiri ateşte kızdırıp insanın dilinin altındaki siniri yakma) işlemi yapılır.

10. Sarılık: Hasta olan kişinin gözleri sararmış ve yüz rengi değişmiş bir vaziyettedir. Halsizliğe düşen hasta, kadın veya erkek ocaklıya getirilir. Ocaklı, hastanın alın bölümünü ustura veya jiletle çizerek kan akıtır.

11. Sıtma: Dere Mahallesi’nin batısında “Andık Deresi” diye bilinen yerde var olan su eskiden sıtma hastalığına iyi gelirmiş. Temiz bir tasa doldurulan suyun içine 40 tane yıkanmış taş konur ve bu suyla çıplak vücut tertemiz yıkanır. Sonra da dua ile kalın bir elbise giyilir veya örtülere sarılınır.

12. Temre: Elde, yüzde ve vücudun değişik yerlerinde kırmızı kırmızı kabarcıkların çıkmasına yörede "Demriye" adı verilir. Ocaklı, hastanın yaraları üzerine üç ihlas bir fatiha okur ve yaraya tükürerek eliyle dağıtır.

Vücutta çıkan bu kızarıklara karşı Gelendost'un Köke Köyü'nde "Bezeme" yapılmaktadır. Bezemeci tarafından köyde bulunan kırmızı renkteki topraktan suyla bulamaç hazırlanır. Su ve toprak karışımından oluşan bu bulamaç hastanın hasta bölgelerine elle sürülür. Ocaklı hastaya bir hafta süre ile ekşi, soğan, bulgur pilavı, turşu ve biberli yemekler yememesini öğütler, bundan sonra bu kızarıklar kaybolur.

Ş.Karaağaç'ta "Fatma Anamızın Eli" denilen kadınlar, hastanın kaşınan yerlerine tükürüp "Enginlere, dağlara taşlara" der ve tuzlanmış kuru soğanı sürerler.

13. Bel Çekme ve Bel Ağrısı: Ocaklı, hastayı yere yatırıp belin en alt kısmından başlayarak, parmakları ile eti sıkıca tutup yukarı doğru çeker. Böyle bir müddet yaptıktan sonra hasta yüz üstü biraz dinlenir. Daha sonra hastaya "yakı" denilen eczaneden alınmış madde sarılır.

Bel çekmede diğer bir yol da, hastanın boynundan çekilerek yapılan harekettir. Tehlikeli bir yol olan bu tedavi şeklinde Ocaklı hastayı yere yatırıp üzerine çömelir. Elinde yazma veya sofra bezi gibi bir örtü ile hastanın boynundan geçirerek örtüyü, iki ucundan kendine doğru çeker. Böylece hastanın beli çekilmiş olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder